Son dakika… Adli yıl açılışında 'Saray' sansürü: TBB Başkanı Erinç Sağkan'ın konuşması engellendi

featured

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Avukat Erinç Sağkan, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı 2023-24 Adli Yıl Açılış Töreni’nde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı çağrısında bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sağkan’ın konuşmasının konuşmasının yayınlanmasını Cumhurbaşkanlığı ekibinin engellediğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu duruma tepki göstererek “Adli Yıl Açılış Töreninde Erdoğan’ın konuşması neredeyse tüm televizyonlarda canlı yayınlanırken, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Erinç Sağkan’ın çok değerli uyarılarda bulunduğu konuşmasının yayınlanması, Cumhurbaşkanlığı ekibi tarafından engellendi.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre, canlı yayın frekansının sadece Cumhurbaşkanlığı’na ait araçlardan alınması nedeniyle Erinç Sağkan’ın konuşması keyfi olarak engellendi. Böylece konuşma, canlı olarak medya organlarına ya da ajanslara verilmedi.

TBB BAŞKANI SAĞKAN NE DEMİŞTİ?

Sağkan, yargı-siyaset ilişkilerini eleştirerek AİHM kararlarının uygulanması ve Can Atalay’ın serbest bırakılması çağrısı yaptı.

“Mesleğimizi icra ettiğimiz yargı sisteminde hukuka güven alarm vermektedir” diyen Sağkan, “Bu kapsamda en önemli başlığımız; yargı bağımsızlığı ile tarafsızlığının tam anlamıyla sağlanması, savunmanın güçlendirilmesi ve hukukun üstünlüğünün içselleştirilmesi olmalıdır” dedi.

‘CAN ATALAY’IN OLMASI GEREKEN YER MECLİS’TİR’

Konuşmasında aynı zamanda avukat olan tutuklu Türkiye İşçi Partisi milletvekili Can Atalay için de özgürlük çağrısı yapan Sağkan, “Meslektaşımız ve milletin iradesiyle seçilmiş Milletvekili Can Atalay’ın olması gereken yer, demir parmaklıklar arkası değil, Anayasa Mahkemesi’nin emsal kararları gereğince milletin Meclisi’dir” ifadelerini kullandı.

‘AİHM KARARLARI UYGULANMALI’

Sağkan, yargı bağımsızlığına vurgu yaptığı bölümde Türkiye’nin Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 140 ülke arasında 116’ıncı, Doğu Avrupa ve Asya kategorisinde de 14 ülke arasında sonuncu olduğunu hatırlattı. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) yürütme temsilcilerinin başkanlık etmesinin kuvvetler ayrılığı ilkesini sorgulanır hâle getirdiğini vurgulayan Sağkan, Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala’nın yargılandığı davalar dahil olmak üzere AİHM kararlarının uygulanmamasını, isim vermeden eleştirdi:

“Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının mahkemeler tarafından emsal dosyalarda göz ardı edilmesi, en son uygulanması gereken tutuklama tedbirinin şartları oluşmadığı halde bir cezalandırma aracı olarak uygulanması örnekleri, başta ifade hürriyeti ve adil yargılanma hakkı gibi temel haklarda yargıyı hak ve özgürlüklerin teminatı olma işlevinden uzaklaştırmaktadır. Mahkeme kararları, AYM ve AİHM kararları elbette eleştiriden muaf değildir. Ancak mahkeme kararlarının ne sebeple olursa olsun uygulanmaması, hukukun bir bileşen olduğu hiçbir düzlemde kabul edilemez.”

YÜRÜTME-SİYASET-YARGI İLİŞKİLERİNİ ELEŞTİRDİ

Sağkan, “hukuki öngörülebilirlik” ilkesine de şu sözlerle vurgu yaptı: “Yargı bağımsızlığının en önemli göstergesi ve hukuka duyulan güvenin teminatı, hukuki öngörülebilirliktir. Bugün yargı sistemimizin en büyük sorunu; vaktinde verilmiş, hukuki olarak öngörülebilir nitelikte yargı kararlarına ulaşamamaktır. Gerek uzayan yargılama süreçleri gerekse hukuki öngörülebilirlikten uzak kararların çeşitli sebepleri bulunuyor. Bunların bir kısmı, yürütmenin ve siyasetin, yargı organları üzerindeki etkisiyle ilişkilidir. Basit bir tutum değişikliği ve hâkimlerimize buna ilişkin güvencenin hissettirilmesiyle bugünden yarına çözülebilecek bir sorun… Öte yandan öngörülebilirliğe ilişkin başka yapısal unsurların varlığına da dikkat çekmemiz gerekiyor. Bu unsurlar, muhakeme sürecinde yer alan aktörlerin hukuki niteliğiyle ilişkilidir. Liyakatsiz atamalar, bilgisizlik veya tecrübesizlik nedeniyle yargılama sürecinde yapılan hatalar, siyaset kurumunun hiçbir müdahalesi olmasa dahi hukukun üstünlüğünü içselleştirememiş olmanın getirdiği tutum ve davranışlar, sağlıklı ve rasyonel bir argümantasyon yürütüldüğünü ortaya koyacak gerekçeli karar eksikliği gibi hususlar hukuk güvenliği kavramını sorgulanır hâle getirmektedir.”