İstanbul Baro Başkanı Saraç'tan yeni adli yıl mesajında 'Barış Pehlivan' ve 'Merdan Yanardağ' tepkisi

featured

İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç, yeni adli yıl açılışı nedeniyle bir açıklama yayımladı. 

2020 yılında getirilen düzenlemelerle ‘çoklu baro’ya geçildiği, bu düzenlemeyle de iktidara yakın baroların oluşturulmasının amaçlandığı belirtilen açıklamada, “Bu girişim meslektaşlarımız ve Barolarımızın ciddi muhalefeti ile karşılaştı. Üye yazabilmek için kamu kurum ve kuruluşu avukatlarına manevi baskılar yapıldığına ilişkin şikâyetler gündemden hiç eksik olmadı. Çoklu baroların üye sayılarının artmaması da Baroların ve mesleğin bağımsız olma özelliğini anlamayan iktidarlar için de tarihi bir dersti” denildi. 

Buna karşın TBB Genel Kurulu’ndaki temsilde adaletsizliğin sürdüğü kaydedilen açıklamada, “Ülkemizdeki avukat sayısı 180 bine yakındır İstanbul Barosu’nun üye sayısı 60 bin 500’ün üzerindedir. Üye sayısına rağmen Baromuz bugün 349 olan TBB Genel Kurul delege sayısının 15’i ile temsil edilmektedir. Muhalif gördüğü Baroların etkinliğini azaltmak amacı ile getirilen düzenleme sonucunda temsilde adaletsizlik bu adli yılda da sürmektedir” ifadeleri kullandıldı.

‘PEHLİVAN’ VE ‘YANARDAĞ’ VURGUSU 

Geçen adli yıl döneminde basın özgürlüğü yargının da ciddi yara aldığı vurgulanan açıklamada, “Demokrasiyle yönetilen bir ülkede basını yargı eliyle susturma aracı olarak kullanmak demokrasiye, yargıya güvene en ağır darbedir. Tutuklama bir tedbir olduğu halde, cezalandırma aracı olarak kullanılmaya devam edildi. Bugün gazeteciler Barış Pehlivan, Merdan Yanardağ’ın cezaevinde olması hukuk devletine inancı ve yargıya güveni zedelemektedir. Haksız hukuksuz verilen yayın durdurma, ekran karartma, idari para cezaları halkın haber alma özgürlüğünün de ihlalidir” ifadelerine yer verildi. 

Temel bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşünün barışçıl gösterilere rağmen sert müdahalelerle engellendiğine dikkat çekilen açıklama şöyle devam etti:

“Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’nin bu konulardaki kararları hiçe sayılmaktadır. 25 Kasım ve 8 Mart’ta kadınların toplanması, Cumartesi Anneleri’nin toplanması gibi birçok barışçıl gösteri engellenmekte, hukuki destekte bulunan meslektaşlarımıza müdahalede bulunulmaktadır.

Kadına karşı şiddete ilişkin verilen uzaklaştırma kararlarının uygulamada verilen sürelerin kısa olması, uzaklaştırma kararlarının etkin uygulanmaması ilişkin sorunlar kadına yönelik şiddetin ve en ağır şekli olan kadın cinayetlerinin artmaya devam etmesine neden olmaktadır.

Ülkemiz pandemi, ardından, 6 Şubat depreminin acıları ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan bir dönem geçirdi ve geçiriyor. Kaybettiğimiz yurttaş ve meslektaşlarımızı bu vesile ile rahmetle anarken, afetlere hazırlığın zarar doğmadan önceki aşamasının daha önemli olduğunu vurgulayarak, doğa olaylarının afete dönüşmesine ve bu kadar can kaybının yaşanmasına kusurları ile kasıt ya da ihmalleri ile sebebiyet veren tüm sorumluların yargı önüne çıkarılması ve adil ve hızlı şekilde yargılamalarının sonuçlandırılması gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Bu dönemde Baromuzda kurduğumuz Afet Hukuk ve Koordinasyon Merkezi çalışmalarına da toplumsal bir görev olarak devam edeceğiz.

Yargılama harç ve giderlerine, posta ücretlerine fahiş zamlar yapıldı. Bu, hak aramayı engellemek,  mahkemeye erişim hakkını kısıtlamak anlamına gelmektedir. Oysa yargı hizmetinden yararlanmak her yurttaşın hakkıdır.

Hak arama özgürlüğünün önündeki ekonomik engellerin aşılmasında en etkili yol olan adli yardım sistemidir. Bu sistemde özveri ile çalışan Baromuz avukatları vardır ve görev yapmaktadır. Ancak,  Adli Yardım’da görev yapan meslektaşlarımızın 2 yıldan fazla bir süredir de ücretleri ödenmemektedir.”

“CUMHURİYETİN NİTELİKLERİNDEN UZAKLAŞILDI”

Anayasanın 2’inci maddesinde Cumhuriyetin niteliklerinin “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olarak sıralandığı belirtilen açıklamada, devletin bu niteliklerinden uzaklaşıldığının görüldüğüne işaret edildi. Açıklama şöyle son buldu:

“Adil yargılanma bir temel haktır. Kuvvetler ayrılığı bağımsız ve tarafsız yargının olmazsa olmazıdır. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bugünlerde, Cumhuriyetin kazanımlarını ve Atatürk ilke ve devrimlerini kendine rehber edinen İstanbul Barosu Cumhuriyetimizin sarsılmaz kalesi olmaya her daim devam edecektir. Ülkemizde yaşanan hukuksuzluklara karşı çıkmaya ve hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Adaletin bağımsız, tarafsız ve herkes için eşit işlediği bir Adli Yıl diliyoruz”