Trabzonspor’un orta saha oyuncusu Manolis Siopis, bordo-mavili kulübün 190. sayısına açıklamalarda bulundu. Futbola çok küçük yaşlarda, evinin bahçesinde babasıyla beraber oynayarak başladığını dile getiren Siopis, “Asıl futbola başlama hikayem ise köyümüzdeki akademi ile oldu. 9 yaşlarında akademiye gittim. Babam zaten yaşadığımız yerde amatör futbol oynuyordu. Amatör olarak oynadığı zamanlarda 3. Lig’den teklif almış fakat dedem gitmesine müsaade etmemiş. Çiftliğimiz olduğu için orada çalışması adına futbolcu olmasını istememiş. Daha sonra ben ve erkek kardeşim dünyaya geldikten sonra bize futbolu öğretti, futbolu sevdirdi. Belki de kendisi hayallerini gerçekleştiremediği için bizim hayallerimizi yaşamamızı istedi. Açıkçası Yunanistan’da yaşadığım yerden ayrılıp 14 yaşında Atina’ya Olympiakos’un altyapısına gittiğimde profesyonel hayata ilk adımımı attım. 19 yaşındayken Ujinidis adında bir hoca beni gördü ve istedi. Oradan bir yıllığına hocanın istediği kulübe kiralık olarak gittim. Bana güvenen ve Yunan Süper Ligi’ne adım atmamı sağlayan hocam oydu” ifadelerini kullandı.
“AİLEM ŞUAN ÇİFTLİKTE”
“Futbolcu olmasaydın hangi mesleği yapardın?” sorusuna, “Bilmiyorum, açıkçası pek düşünmedim. Ancak bütün ailem çiftlikte şu an, muhtemelen ben de orada olabilirdim” cevabını veren Siopis, Trabzon’a gelmeden önce arkadaşlarının ön yargılı olduğunu dile getirdi. Siopis, “Bana hep ön yargıyla karışık yorumlar yapıyorlardı. Ancak; Türkiye’ye geldiğimde fark ettim ki aslında çok fazla benziyoruz. Hatta aynıyız bile diyebilirim. Sezon başında Trabzon’a geldiğimde ise bunun kat kat fazlasını gördüm. Çünkü tamamen aynıyız. Trabzonlular da bizim gibi, Yunanlar gibi. Çok hareketli, çok enerjik ve çok çılgınız” şeklinde konuştu.
“ASKER GİBİYİM”
Trabzon’a geldiği ve ilk maçını oynadığı günden itibaren sevgi, samimiyet ve sıcaklığı en derinden hissettiğini kaydeden Siopis, “Yanlış hatırlamıyorsam Sivasspor maçıydı. Müsabakanın 75. dakikasında oyuna girdiğimde ve topu ayağıma aldığımda tribünlerde o sıcak samimiyeti hissettim. Benim bir oyun tarzım var, elbette ki ait olduğum kulübüm için futbol oynuyorum ancak taraftarlarımız için de oynuyoruz bu oyunu. Bunu tarif etmek gerekirse asker gibiyim diyebilirim. Bu şekilde oynarım ve o sebepten dolayı taraftarlar da beni çok severler. Ben de bu sevgiyi ilk andan itibaren hissettim ve bununla birlikte kulübümüz için en iyisini vermeye çalışıyorum” diye konuştu.
“HAMSİYİ ÇOK SEVİYORUM”
Bordo-mavili takımında en iyi Bakasetas ile anlaştığını vurgulayan Siopis, “Alanyaspor’da oynarken deplasmana Trabzon’a gelmiştik. Trabzon’daki oteldeki restorana girdiğimizde bir de ne göreyim, Hamsi yapmışlar. Yunanistan’da da biz hamsiyi çok yaparız ve ben de aşırı derece çok severim. Restorandaki çalışanlara sorduğumda Trabzon’da hamsinin en iyisini bulunabileceği yerlerden biri olduğunu söylediler. Ben koskoca bir tabağı bitirdim. Hatta Bakasetas beni görüp ‘Ne yapıyorsun’ demişti. Hamsiyi çok seviyorum, buradaki hamsiyi daha da sevdim. Kulüpte en iyi anlaştığım oyuncu tabii ki Bakasetas. Onunla beraber üç yıl oynadık. Onun dışında ise Yusuf Sarı. Onunla da çok eğleniyorum, çok şakalaşıyoruz. Takım arkadaşlarımızın hepsi genelde çok iyi, çok pozitif insanlar” dedi.
“FENERBAHÇE MAÇINDA MUHTEŞEM BİR ATMOSFER VARDI”
Fenerbahçe galibiyetinin ardından atmosferin harika olduğunu söyleyen Siopis, “Pandemi kısıtlamaları olmasaydı tamamen dolu bir statta taraftarlarımızla birlikte oynayacaktık. Ancak yine de yarı dolulukta bile muhteşem bir atmosfer vardı. Galibiyetten sonra zaten hep birlikte dans ettik. Ben Kolbastı’yı izlemiştim. YouTube’da 2010-2011’den bir video var. Bir final maçı sonrası sanırım, Ceyhun orada oynuyordu. Hatta altmış bir bin kişi vardı stadyumda. Onu izlemiştim harikaydı ve onu şimdi ben yaşadım. Çok güzeldi” ifadelerini kullandı.