Pi Kadın Kanseri Derneği, Türkiye’de ilk kez meme kanseri hastalarıyla ünlü dalgıçları bir araya getirdi. ‘Pembe Dalış’ adı verilen etkinlikte dalgıçlar, Kaş’ın mavi sularında, meme kanseri hastaları adına mesaj ilettiler; “Ruhumuz denizlerden derin, Gücümüz Kanserden Büyük”…
Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında gerçekleştirilen etkinliğe; serbest dalış dünya rekortmeni, milli sporcu Şahika Ercümen, deniz altı fotoğraflarıyla tanınan Ayşegül Dinçkök, Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp ve meme kanseriyle mücadele eden Didem Ergin ve Deniz Toker katıldı. Kaş’ın mavi sularında dalan ekip, deniz altında açtıkları pankartta “Gücümüz Kanserden Büyük” mesajını ilettiler…
“Kadınların içindeki gücü vurgulamak istedik”
Ekim ayı boyunca çeşitli etkinliklerle meme kanseri hakkında toplumun tüm kesimlerini bilgilendirmeyi amaçladıklarını anlatan Pİ Kadın Kanserleri Derneği Başkanı Arzu Karataş, “Pembe Dalış etkinliğimize katılarak bize destek verenler dalgıçlarımıza ve hastalarımıza tüm kadınlar adına çok teşekkür ediyoruz. Maalesef ki, meme kanseri yaygın bir hastalık. Kadın kanserleri arasında ilk sırada yer alıyor. Ancak, bu hastalığa karşı yeni tedavi yöntemleri de geliştiriliyor. Biz bu etkinlikte tedavi yolculuğu yapan tüm kadınlar adına topluma seslenmek istedik. Meme kanseri tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tıbbi gelişmelerin yanı sıra kadınların içindeki güç, bu hastalıkla mücadele etmede çok önemli. Bu etkinlikte, kadınların içindeki gücün önemini vurgulamaya çalıştık” dedi.
Şahika Ercümen, rekor denemesinden önce hastalarla dalış yaptı
Serbest dalış alanında kırdığı rekorlarla ülkemizin adını uluslararası düzeyde başarıyla temsil eden milli sporcumuz Şahika Encümen, Pİ Kadın Kanserleri Derneği’nin “Pembe Dalış” etkinliğine katılmaktan mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Yeni bir rekor denemesine hazırlanan Şahika Ercümen, etkinlikle ilgili duygularını şöyle açıkladı: “Meme kanseri hastalarıyla birlikte dalarak, onların gözünden su altını yansıtabilmek, onların yaşadıklarını vehissettiklerini tüm toplumla paylaşabilmek adına, farklı meslek gruplarından kadınlar olarak büyük bir dayanışma içinde bir araya geldik. Beraber, güzel ve anlamlı bir dalış yaptık”
Dünya rekoruna hazırlandığı bir dönemde olduğunu söyleyen Şahika Ercümen; “Ben bugünlerde yeni bir dünya rekoruna hazırlanıyorum. Fiziksel olarak yorgun olduğum bir süreç yaşıyorum. Dalış da beni yordu ama manevi olarak Pembe Dalış etkinliği çok çok önemliydi, gerçekleştirmek de beni çok motive etti. Açıkçası, bütün yorgunluğumu unutturdu bu hissiyat! Çünkü suyun altında onların o yorucu tedaviye rağmen ne kadar güçlü olduklarını ve hayata tutunduklarını gördüm. Yaptığımız bu dalış, umarım pek çok meme kanserli hastaya ilham verir. Ben kişisel olarak dünya rekoru için çok büyük bir motivasyon içindeyim ve böyle anlamlı bir dalış yaptığım için de çok çok mutluyum” dedi.
“Suyun iyileştirici ve birleştirici gücü var”
Deniz altı fotoğrafları ile tanınan, fotoğraflarını ‘Derin Tutku’ kitabında bir araya getiren Ayşegül Dinçkök ise şunları söyledi: “Suyun iyileştirici ve birleştirici bir gücü var. Hepimizi bir araya getiren de bu oldu. Suyun bu gücüyle bir araya gelmek, birlikte güçlüyüz demek ve onların yanında olduğumuzu vurgulamak istedik. Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği’nin farkındalık için bizi bir araya getirmesinden dolayı çok mutluyum. Güzel bir projeye bir parça tuz attıysak ne mutlu!” dedi.
“İçimizdeki güc, bizi daha da güçlendiriyor”
Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp, meme kanseri tedavisinde başarı oranının giderek arttığına dikkat çekerek “Meme kanserine yönelik toplumda farkındalığın artması, tedaviye yönelik araştırmaların, yeni yöntemlerin de çoğalmasını sağlayan itici bir güç. Gelişen tedavi yöntemleri sayesinde de bugün artık meme kanseri iyileşmenin sağlanabildiği hastalıklar grubuna girebiliyor. Ama tedaviler kadar, hastaların moral ve motivasyonlarının yüksek olması tedavi başarısını artırıyor. Dalış sporunu seven bir kadın, bir doktor olarak şunu da söylemek isterim; dalış sırasında su insanı sarıp sarmalar, hafiflersiniz. Yalnızca içinize, nefes almaya odaklanırsınız, denizin güzelliğini keşfedersiniz. Hastalarımızın çoğu tıpkı dalış gibi hastalıkla mücadele ederken kendilerine odaklanıp, kendilerine dair iyi hissettiren, güçlendiren keşifler yapıyorlar. Bu keşif ve güç, tedavi yolculuğunda onları güçlendiriyor.” dedi.
“Bana olmaz dediğim yaşlardaydım”
2014 yılında henüz 34 yaşındayken memesinde tesadüfen fark ettiği kitlenin ardından kanser tanısı konan Deniz Toker de Pembe Dalış ekibindeydi. Eskrim alanında eski milli sporcu olan Deniz Toker, “Bana olmaz, dediğim yaşlardaydım. Ama doktorlarla görüştüğümde oldukça rahatladım. Ameliyat, kemoterapiler, radyoterapi gibi zorlu süreçleri yaşadığım dokuz ayın sonunda başarılı bir şekilde tedavim tamamlandı” diyen Toker, bu sürecin ardından hayatını değiştirmeye karar verdiğini anlattı. Kendisini toparlamak için çıktığı tatilde, tüplü dalış ile tanışmasını “Hayatım değişti” diye anlatan Toker, sonraki süreci “Aldığım dalış eğitimleri ile de artık kararımı vermiştim. İstanbul’daki stresli çalışma hayatına geri dönmeyecektim. Kaş’ta bir dalış okulunda çalışma kararı aldım. Hem çok sevdiğim hobime devam edecek, hem de eğitimlerimi aldığım dalış okulunda ofis müdürü olarak çalışacaktım. 6 yıldır Kaş’tayım ve bu kararımdan hiç pişman olmadım” diye özetledi.
Pembe Dalış projesini duyduğu ilk andan itibaren çok heyecanlandığını söyleyen Toker şunları söyledi: “Bence meme kanseri farkındalığı için yapılan en keyifli çalışma. Su altı benim çok mutlu olduğum bir yer. Kendi bakış açımdan bu etkinliğin bir parçası olmaktan mutluluk duydum. Dünyada her 8 kadından biri meme kanserine yakalanıyor. Onlardan biri de benim. Meme kanserinin tedavisinin olduğunu, sonrasında bizlerin de hayatın tadını çıkarabildiğimizi anlatmak istedim. Bu hastalık belki durup düşünmek için bir neden oluyor. Hayatınızı, sevdiğiniz işler yapmak için bir dönüştürme yolculuğuna da çıkabiliyorsunuz tıpkı benim gibi” dedi.
“Dalmak, iç dünyama bir yolculuk gibi”
Pembe Dalış ekibinde yer alan ve ABD’de yasayan Didem Ergin, yaklaşık 5 ay önce meme kanseri tanısı aldığını ve tedavi olmak için Türkiye’ye döndüğünü ve kemoterapi sürecinin devam ettiğini belirterek, şunları söyledi:
“Bebeğimi emzirirken elime gelen kitlenin süt bezesi olduğunu düşündüm. Ancak bir süre sonra gittiğim doktor, meme kanseri tanısı koydu. Ben doğal yaşamı benimseyen, meditasyon ve spor yapan, sağlıklı yaşayan biriyim. Tanı konunca ilk tepkim; ‘Bu benim başıma niye geldi?’ diye isyan etmek oldu. İlaca ve doktorlara karşı uzak duran bir yapım vardı. O noktalarda o kadar serttim ki meme kanseri tanısı aldığımda bu konuda esnemem gerektiğini fark ettim. Sağ memem alındı, kemoterapi tedavimin de son kürü kaldı.
Bu yaşadıklarım benim için kendi zihnime, iç dünyamdaki derinliklere bakabilme imkanı sağladı bana. Hatta yaratıcılığım arttı ve insanın kendi zihniyle çalışması ve kendine şefkat göstermesinin önemi üzerine bir podcast serisi yapmaya başladım. Podcast dinleyicisi dünyanın her yerindeki kadınlardan teşekkür mesajları alıyorum. Ve bu beni hayata bağlıyor. Tedavi sürecinden geçerken hayata tutunmaya, sevdiğimiz şeylere enerjimizi vermeye devam etmeliyiz” dedi.
Pembe dalış etkinliğinde yaşadığı duygulara da değinen Didem Ergin dalmanın; insanın kendi içine bakma, duygularını anlama, anlamlandırma ve şifayı zevk aldığı şeylerde bulma süreciyle çok benzer olduğuna dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti:
“Tüm meme kanseri hastalarının da bu tarz bir içsel yolculukla hastalığını kabullenmelerinin ve kendilerine şefkatli davranmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Örneğin nefes almak gibi, insanın hayatında iyi giden şeyleri fark etmelerinin ve ne kadar güçlü, metanetli olduklarını anımsayabilmelerinin şifalandırıcı gücüne inanmalarını isterim”
Didem Ergin, hastalık deneyimini yaşadıktan sonra hayatını bu zorlu deneyimi yaşamış kişilere psikolojik olarak yardım etmeye adayacağını belirterek, bunun için psikoloji eğitimi aldığını söyledi.